NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
77 - (566) حدثنا
هارون بن سعيد
الأيلي وأحمد
بن عيسى قالا:
حدثنا ابن
وهب. أخبرني
عمرو عن بكير
بن الأشج، عن
ابن خباب، عن
أبي سعيد الخدري؛
أن رسول الله
صلى الله عليه
وسلم مر على
زراعة بصل هو
وأصحابه. فنزل
ناس منهم
فأكلوا منه.
ولم يأكل
آخرون. فرحنا
إليه. فدعا
الذين لم
يأكلوا البصل.
وأخر الآخرين
حتى ذهب ريحها.
[ش
(زراعة) الأرض
المزروعة].
{77}
Bize Hârun b. Saîd
El-Eylî ile Ahmed b. Isâ rivayet ettiler. Dedilerki: Bize İbni.Vehb rivayet
etti. (Dediki): Bana Amr, Bukeyr b. Eşecc'den, o da İbni Habbab'dan, o da Ebu
Saîd-i Hudrî'den naklen haber verdi ki:
Resulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) ashabı ile birlikde bir soğan tarlasına uğramışlar.
içlerinden bâzıları inerek soğandan yemişler. Diğerleri yememişler. (Râvî diyor
ki) : Müteakiben Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in yanına gittik. O,
soğan yemeyenleri çağırdı; diğerlerini ise soğanın kokusu gidinceye kadar
yanına yaklaştırmadı.
İzah:
Bu rivayetlerin
bâzılarını Buhârî «Ezan» bahsinde; bâzılarını Ebu Dâvûd ile Tirmizî-«Et'imee
de; Nesâî «Namaz» ve «Velime» bahislerinde muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir.
Tirmizî, Hz. Câbir
hadîsini rivayet ettikden sonra: «Bu bâbda Ömer, Ebu Eyyûb, Ebu Hureyre, Ebu
Saîd, Câbir b. Semura, Kurra ve İbni Ömer (Radiyallahû anhûm) hazerâtından da
rivayetler olduğunu kaydetmişdir. Aynî bunlardan başka bu bâbda Huzeyfe, Ebü
Sâ'lebe, Mugiratü'bnü Şu'be, Alî, Enes ve Abdullah, b, Zeyd (Radiyallahû
anhûm)'dan da rivayetler bulunduğunu kaydetmiş ve bunların yerlerini birer
birer göstermişdir. Şöyle ki :
Hz. Ömer hadîsini imam
Müslim ile başkaları, Ebu Eyyûb hadîsini Tirmizî; Ebu Hureyre hadîs'ini Müslim,
Ebu Saîd hadîs'ini yine Müslim, Câbir b. Semura hadîs'ini Tirmizî; Kurra
hadîs'ini Beyhakî; îbni Ömer hadîs'ini Buhârî ile Müslim; Huzeyfe hadîs'ini
îbni Hibbân; Ebu Salebe hadîs'ini Taberânî «El-Evsat» da; Mugîra hadîs'ini
Tirmizî; Hz. Alî hadîs'ini Ebu Nuaym
«El-Hilye»'de; Enes hadîs'ini Buhârî ve başkaları; Abdullah b. Zeyd hadîs'ini
de Taberânî tahrîc etmişlerdir.
Görülüyor ki bu
hadîslerde sarımsağa «şecere» nâmı verilmişdir. Şecerenin türkçe karşılığı ağaçdır.
Fakat araplar sakı bulunan her nebât'a şecere; kökeni bulunan nebât'a da
«necim» derler. Bâzıları yere kök salan ve üzeri kesildiği hâlde yeniden filiz
süren şeye şecer denildiğini; böyle olmayan nebatata ise necim adı verildiğini
söylerler. Sebzevatın umûmuna araplar «baki» ve «bukûl» derler.
Rivayetlerin umûmundan
anlaşılıyor.ki sarımsak ve soğan gibi kerih kokusu olan sebzelerden birini
yedikden sonra mescide ve o hükümde olan başka bir yere gitmek mekrûhdur.
Bâzıları pırasanın hadîsde zikredilmediğini, onu yemenin soğana kıyâs suretiyle
mekruh olduğunu söylemişlersede bu iddia doğru değildir. Babımız hadîslerinin
bâzı rivayetlerinde pırasa da zikredilmişdir. Zâten zikredilmese bile maksad
insanlara ve meleklere eziyet veren bütün kerîh kokulu sebzelerdir. Binaenaleyh
zikredilmediği hâlde turp dahî hükümde dâhildir.